I've lost a lot of blood. |
- [PHR] kan: Çok kan kaybettim.
|
|
lost cause |
- [N] ümitsiz iş, kaybedilmiş sayılan iş
|
|
I've lost a filling. |
- [PHR] dolgu: Dolgum düştü.
|
|
I lost my glasses. |
- [PHR] gözlük: Gözlüklerimi kaybettim.
|
|
I lost my contact lenses. |
- [PHR] lens: Kontak lenslerimi kaybettim.
|
|
I lost one of my contact lenses. |
- [PHR] lens: Bir kontak lensimi kaybettim.
|
|
I lost my baggage. |
- [PHR] kaybetmek: Valizimi kaybettim.
|
|
I've lost my ticket. |
- [PHR] kaybetmek: Biletimi kaybettim.
|
|
I've lost my way. |
- [PHR] kaybetmek: Yolumu kaybettim.
|
|
lost |
{lɔ:st}
- [A] düşünceye dalmış, kaybolmuş, kayıp, mahvolmuş, şaşırmış, dalgın, kendini kaybetmiş, kaybedilmiş
|
|
be lost |
- [V] kaybolmak, ortadan kaybolmak, heba olmak
|
|
be lost on |
- [V] etkilememek, tesir etmemek
|
|
I'm lost. |
- [PHR] kaybolmak: Ben kayboldum.
|
|
lost-and-found |
|
|
Have you checked the lost-and-found? |
- [PHR] kayıp: Kayıp eşya bürosuna baktınız mı?
|
|
Where is the lost-and-found? |
- [PHR] kayıp: Kayıp eşya bürosu nerede?
|
|
You should check the lost-and-found. |
- [PHR] kayıp: Kayıp eşya bürosuna gitmelisiniz.
|
|
lost in |
|
|
lost to |
|
|
make up for lost time |
- [V] zaman kaybını telâfi etmek
|
|