Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
heavy Dinle! {'hevı}
  • [A] ağır, baskın, şiddetli, fırtınalı, aşırı, önemli, çok, sert, baygın, üzücü, bozuk, kaba, hamile
  • [ADV] ağır şekilde, şiddetle, çok
  • [N] başrol oyuncusu {dram}, kötü adam rolü, ağır siklet, fedai, zalim, ağır top
heavy s.
1. ağır.
2. şiddetli, kuvvetli {yağmur/rüzgâr/fırtına}.
3. kalın {kar tabakası}.
4. çok miktarda {oy kullanımı}.
5. {borsada} çok miktarda {alım satım}.
6. kabarmış {deniz}.
7. aşırı.
8. kalın {elbise}.
9. ciddi, önemli.
10. güç, zor {iş}.
11. bulutlu, kapalı {gök}.
12. sıkıcı, ezici, usandırıcı.
13. sıkıntılı, üzücü.
14. kederli.
15. zarafetsiz, incelikten yoksun, kaba.
16. ağır, hazmı güç {yemek}.
17. ağır, boğucu {koku}.
18. derin {sessizlik}.
19. uyku basmış, ağırlaşmış {göz}.
20. fiz. ağır {izotop}.
21. yoğun {trafik}.
heavy s.

i. ağır, kaldırılmasl zor; büyüklüğüne göre ağır; şiddetli, kuvvetli {yağmur, rüzgâr, fırtına}; fazla, olağandan çok {kar, oy sayısı}; kabarmış {deniz}; çol faal {borsa alışverişi}; aşırı; kalın {elbise}; ciddi, önemli; güç, zor {vazife}; bulutlu, kapalı {gök}; sıkıcı, ezici, usandırıcı; sıkıntılı, üzücü; kederli; zarafetsiz, incelikten yoksun; kaba; ağır, hazımı güç {yemek}; ağır, boğucu {koku}; derin {sessizlik}; uyku basmış, ağırlaşmış {göz}; {fiz}. ağır {izotop}; sıkışık {trafik};

i. tiyatro, {sin}. kötü adam rolü; dramda baş rol. heavy artillery uzun menzilli toplar. heavyduty

s. dayanıklı, ağır iş için elverişli; ağır vergiye tabi. heavy earth {kim}. baryum oksidi. heavy handed

s. eli ağır, beceriksiz; can sıkıcı, zalim. heavy-hearted

s. kederli, meyus. heavy hydrogen döteryum, ağır hidrojen. heavy industry ağır sanayi. heavyladen

s. ağır yüklü. heavy water {kim}. döteryum oksidi, ağır su. heavyweight

i.

s. ağlr sıklet;

s. ağır sıkletli {boksör}. heavy with fruit meyvayla dolu. heavy with young gebe. hang heavy yavaş geçmek {zaman}. heavily

z. ağır bir şekilde; şiddetli olarak. heaviness

i. ağırlık; şiddet.
Heavy Koyu
Heavy Kopkoyu

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
heavy chemicals
  • [N] ağır kimyasal maddeler
heavy drinker
  • [N] içkici
with a heavy heart
  • [ADV] binbir güçlükle, zor belâ
hang heavy
  • [V] ağır geçmek
lie heavy on smb.
  • [V] yüklenmek, ağırlık vermek
heavy concrete
  • [N] yoğun beton
heavy current
  • [N] yüksek gerilim, kuvvetli akım
heavy drinking
  • [N] içki alışkanlığı
heavy-duty Dinle! {,hevı'du:tı}
  • [A] dayanıklı, uzun ömürlü, ağır hizmet, ağır vergili
heavy-fisted
  • [A] eli ağır
heavy-handed Dinle! {,hevı'hændıd}
  • [A] sert, zalim, eli ağır, beceriksiz, sakar
heavy-hearted {,hevı'hɑ:rtıd}
  • [A] kederli, üzgün, umutsuz, karamsar
heavy metal
  • [N] heavy metal, bir tür rock müzik
heavy oil
  • [N] kreozot, kalın petrol yağı
heavy spar
  • [N] doğal baryum sülfat
heavy (style) {'hevı}
  • [A] ağdalı
heavy with child
  • [A] hamile, gebe
heavy with young
  • [A] gebe {hayvan}, hamile {hayvan}
heavy polling
  • [N] çok oy alma
heavy rain
  • [N] yağış: yoğun yağış

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
heavy metal
  • [N] heavy metal