Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
interest Dinle! {'ıntrıst}
  • [N] ilgi, merak, önem, faiz, alâka, ilgi çeken şey, pay, hisse, çıkar, etki, nüfuz, görüş, ilgi grubu
  • [V] ilgisini çekmek, dikkat: dikkatini çekmek, ilgilendirmek, ortak olmak, istek uyandırmak, ikna etmek
interest {i.} alaka, ilgi, merak; merak uyandırma, zevk verme kabiliyeti; hisse, pay; menfaat; kar, kazanç; faiz; {çoğ.} iktisadi hayatta hakim grup. in the interest of menfaatine, için. vested interests {ikt.} alakadar menfaatler; hakları tanınmış iktisadi müesseseler.
interest {f.} alakadar etmek, ilgilendirmek; merakını uyandırmak; hissedar etmek, ortak etmek. interested {s.} meraklı; bir şeyde hakkı olan; menfaat gözeten. interested in a thing bir şeye meraklı .
interest i.
1. in -e ilgi, merak.
2. hisse, pay.
3. çıkar.
4. kâr, kazanç.
5. faiz.

f.
1. ilgilendirmek.
2. merakını uyandırmak.
Interest Faiz

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
bear interest
  • [V] faiz getirmek
center of interest
  • [N] ilgi odağı, ilgi merkezi
compound interest
  • [N] bileşik faiz
accrued interest
  • [N] faiz: gerçekleşen faiz
be of interest
  • [V] ilginç gelmek, ilgisini çekmek, ilgi uyandırmak
in one's interest
  • [ADV] yararına, menfaatine
What are the main points of interest?
  • [PHR] önemli: Önemli yerler neleri?
interest rate
  • [N] faiz oranı (fin.)
the landed interest
  • [N] toprak sahibi
landed interest
  • [N] arazi sahibi
life interest
  • [N] ömür boyu mülkiyet hakkı, hayatta olma şartıyla sahiplik
point of interest
  • [N] ilgi konusu
principal and interest
  • [N] anapara ve faizi
public interest
  • [N] kamu yararı
self-interest Dinle! {,self'ıntrıst}
  • [N] kişisel çıkar, kendi çıkarı
simple interest
  • [N] basit faiz
successor in interest
  • [N] halef
vested interest
  • [N] kazanılmış hak
yielding interest
  • [A] faizli
compound interest bileşik faiz.