Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
pick Dinle! {pık}
  • [N] kazma, kürdan, seçme, seçenek, hasat, toplanan ürün miktarı, burun karıştırma
  • [V] toplamak, koparmak, yolmak, ayıklamak, didiklemek, karıştırmak {burun}, kemirmek, seçip almak, seçmek, küçük küçük yemek, gagası ile toplamak, delmek, kazmak, çapalamak, sivri bir şeyle açmak {kilit vb.}, yankesicilik yapmak, çekiştirmek
pick i.
1. {sivri} kazma.
2. kürdan.
3. mızrap.

f.
1. seçmek.
2. {meyve, çiçek v.b.´ni} toplamak, koparmak; {meyveyi} devşirmek.
3. delmek, kazmak.
4. {sivri aletle/tırnaklarla} çıkartmak.
5. {kilidi} anahtarsız açmak.
6. müz. {telli çalgıyı} mızrapla/parmaklarla çalmak.
pick i. kazma; kürdan; mızrap; seçme hakkı veya fırsatı; elle toplanan meyva miktarı; ucu sivri bir şey ile, dürtme.
pick f. seçmek; delmek, delik açmak; kazmak; yolmak, koparıp toplamak; çıkartmak; azar azar yemek; aşırmak, çalmak; anahtarsız açmak {kilit}; gagalamak; müz. telli çalgıları parmaklarla çalmak. pick a fight kavga etmek. pick and choose istedigi gibi seçmek. pick at ile oynamak; iştahsızca yemek; A.B.D., k.dili dır dır etmek. pick off koparmak; birer birer vurup düşürmek {tabanca ile}. pick on seçmek; k.dili durmadan kusur bulup azarlamak, dır dır etmek. pick ones way engelleri yenerek kendine yol açmak. pick out seçmek, ayırmak; müz. ağır ağır nota çıkarmaya çalısmak. pick over ayıklamak. pick to pieces çekiştirmek; çürütmek {sav}. pick up kaldırmak, toplamak; devşirmek; rasgele bulmak; pratik olarak öğrenmek, kulaktan öğrenmek {dil}; almak; toplanmak; k.dili iyileşmek; ilerlemek, gelişmek; hızlanmak. a bone to pick paylaşılacak koz.
pick pick pîk İsim * kazma. * kürdan. * mızrap. Fiil * seçmek. * {meyve, çiçek v.b.'ni} toplamak, koparmak. * delmek, kazmak. * {sivri alet veya tırnaklarla} çıkartmak. * {kilidi} anahtarsız açmak. music * {telli çalgıyı} mızrapla veya parmaklarla çalmak. İsim * seçme, seçim. * en seçkin şey.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
have a bone to pick with smb.
  • [ID] paylaşacak kozu olmak
pick up the gauntlet
  • [V] düelloyu kabul etmek
pick up the glove
  • [ID] meydan okumaya karşılık vermek, düello davetini kabul etmek
hand-pick {,hænd'pık}
  • [V] seçmek, toplamak
pick holes in
  • [ID] kusur bulmak, ince eleyip sık dokumak, ince alay etmek
You can pick it up in an hour.
  • [PHR] saat: Bir saat içerisinde alabilirsiniz.
ice pick {'aıspık}
  • [N] dağcı kazması
Where do we pick up the keys?
  • [PHR] anahtar: Anahtarları nereden alabilirim?
You can pick it up later today.
  • [PHR] bugün: Bugün içerisinde alabilirsiniz.
nit-pick {'nıt,pık}
  • [V] kusur aramak, her şeye kusur bulmak
pick oakum
  • [N] üstüpü kullanmak, hapishanede yatmak
I'd like to pick up my photos.
  • [PHR] fotoğraf: Fotoğraflarımı almak istiyorum. Buyurun bu fişim.
I'll pick you up at 5 o'clock.
  • [PHR] almak: Seni saat 5'te alırım.
May I pick it up?
  • [PHR] almak: Elime alabilir miyim?
take your pick!
  • [INTRJ] al: istediğini al!, seç bakalım!
pick-a-back {'pıkəbæk}
  • [A] omzunda, sırtında
  • [ADV] omzuna alarak, sırt: sırtına alarak
pick and choose
  • [V] titizlikle seçmek
pick at
  • [V] mızmızlanarak yemek, zorla yemek, burnunu sokmak, karışmak, kusur bulmak
pick courage
  • [V] cesaret toplamak
pick-me-up Dinle! {'pıkmı,ʌp}
  • [N] canlandırıcı içki, canlandırıcı şey