store |
{stɔ:r}
- [N] dükkân, mağaza, depo, ambar, bellek, hafıza, stok, mevcut, bolluk, hazine
- [V] yüklemek, depolamak, doldurmak, hafızaya almak, akılda tutmak, içermek, ardiyeye koymak
|
|
store |
i.
f. {A.B.D. mağaza, dükkân; biriktirilmiş şey, stok; hazne, ambar; çoğ. levazım, kumanya; bolluk;
f. saklamak; biriktirmek; levazımını tedarik etmek .store away biriktirip saklamak. store up biriktirmek, yığınak; depo etmek, ambara koymak. store teeth argo eğreti dişler, takma dişler. A surprise is in store for you Sizi bir sürpriz bekliyor. in store elde, mevcut; ilerisi için saklanmış. set great store by çok kıymet vermek. |
|
store |
i. 1. dükkân; mağaza. 2. stok, hazne.
f. 1. {bir şeyi} {bir yerde} saklamak; {bir şeyi} bir depoya koymak. 2. up içine atmak, biriktirmek: Don´t store up grudges! Hıncını içine atıp biriktirme! |
|
store |
depo |
|
store |
depolamak |
|
|