Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
up-and-coming Dinle! {,ʌpən'kʌmıŋ}
  • [A] ümit verici, gelecek vaadeden, geleceği parlak, girişken, açıkgöz
up-and-coming s. faal ve geleceği parlak.
up-and-coming up-and-com.ing ^p'ınk^m'îng Sıfat * faal ve geleceği parlak.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
coming Dinle! {'kʌmıŋ}
  • [A] gelen, gelecek
  • [N] geliş, yaklaşma, varış, gelme
coming back
  • [N] geri gelme
coming together
  • [N] kavuşma, toplanma
home-coming {'həʋm,kʌmıŋ}
  • [N] mezunlar günü, yuvaya dönüş, yurda dönüş
coming to life
  • [N] dirilme, canlanma
The sun is coming out.
  • [PHR] güneş: Güneş açıyor.
coming i. geliş, yaklaşma.

s. gelen, önümüzdeki, gelecek, yaklaşan.
coming i.

s. geliş, yaklaşma, varış, zuhur;

s. gelen gelecek, yaklaşan; istikbal vaat eden. coming-out

i. {k}.dili sosyeteye takdim ediliş.
coming back
1. gelen. gelecek. geliş. yaklaşma. varış. gelme.
coming up
1. gelen. gelecek. geliş. yaklaşma. varış. gelme.
get what´s coming to one cezasını bulmak, layığını bulmak: She got what was coming to her! Müstahaktır!
get what´s coming to one müstahakkını bulmak, hak ettiği cezayı yemek.
have it coming -i hak etmek.
short-coming i. kusur, eksik, noksan.
The tide´s coming in. Deniz kabarıyor.
coming com.ing k^m'îng İsim * geliş, yaklaşma. Sıfat * gelen, önümüzdeki, gelecek, yaklaşan.
get what's coming to one * cezasını bulmak, layığını bulmak: She got what was coming to her! Müstahaktır!
have it coming * -i hak etmek.
How about coming with us? * Bizimle gelmeye ne dersin?
short-coming short-com.ing şôrt'k^mîng İsim * kusur, eksik, noksan.