Sonuçlar

Türkçe » İngilizce Yukarı
içinde
  • [A] included
  • [ADV] in, inside of, within, therein
  • [PREP] in, inside, within, among, amongst, sub
içinde
1. inside, within, in: Evin içinde saklandı. He hid inside the house. Kütüphane içinde ıslık çalınmaz! You don´t whistle in a library! Bahçe içinde, güzel bir ev. It´s a beautiful house, set in a garden.
2. within, in the space of, before the end of, inside, inside of {a period of time}: Bu iş bir yıl içinde bitmez. This job won´t finish within a year.
3. among: Misafirlerin içinde üç psikiyatr vardı. Among the guests were three psychiatrists. Böyle insanlar içinde yaşamak onların hoşuna gidiyor. They like living among such people.
4. under, given: Bu şartlar içinde başka ne yapabilirim? Given these conditions, what else can I do?
5. full of: Yollar çamur içinde. The roads are very muddy. Eşyalar toz içindeydi. The furniture was thick with dust.

içinde kaybolmak /ın/
1. to vanish within {a place}.
2. to be practically unnoticeable in.
3. {for an article of clothing} to be much too big for, swallow: Servet, Semih´in eski trençkotu içinde kayboldu. Semih´s old trench coat swallowed Servet.

içinde olmak to be included.

içinde yüzmek
1. to be full of; to be covered in or with, be thick with: Şakir bit içinde yüzüyor. Şakir´s covered with lice.
2. to have a great deal of, wallow in, swim in {wealth}: Nazlı para içinde yüzüyor. Nazlı´s wallowing in money.
3. /ın/ {for an article of clothing} to be far too big for, swallow: O ceketin içinde yüzüyorsun. That sports coat swallows you.
içinde * inside, within, in: Evin içinde saklandı. He hid inside the house. * within, in the space of, before the end of, inside, inside of {a period of time}: Bu iş bir yıl içinde bitmez. This job won't finish within a year. * among: Misafirlerin içinde üç psikiyatr vardı. Among the guests were three psychiatrists. * under, given: Bu şartlar içinde başka ne yapabilirim? Given these conditions, what else can I do? * full of: Yollar çamur içinde. The roads are very muddy. Eşyalar toz içindeydi. The furniture was thick with dust.
içinde in
içinde inside

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
acı içinde
  • [ADV] harrow: under the harrow
acılar içinde can çekişme
  • [N] death throes
alevler içinde
  • [ADV] ablaze, aflame
anlaşmazlık içinde olmak
  • [V] feud
atış menzili içinde
  • [ADV] gunshot: within gunshot
başından beri işin içinde olmak
  • [ID] floor: get in on the ground floor
bina içinde yapılan
  • [A] intramural
bir iki gün içinde
  • [ADV] two: in a day or two
birkaç dakika içinde
  • [ADV] couple: in a couple of minutes
bir saat içinde
  • [ADV] hour: in an hour
bolluk içinde büyütmek
  • [V] cocker up
bolluk içinde yaşamak
  • [V] opulence: live in opulence, pace: go the pace, luxuriate
bunun içinde
  • [ADV] herein
dağınıklık içinde olmak
  • [N] disarray: be in disarray
dayanışma içinde olan
  • [A] solidary
dehşet içinde kaçıp kurtulmak
  • [V] fright: get off with a fright
duvarlar içinde olan
  • [A] intramural
eyalet içinde
  • [A] intrastate
ezik ve çürük içinde
  • [A] damaged
gemi içinde
  • [ADV] inboard