fix |
{fıks}
- [N] güç durum, çıkmaz, önceden belirlenmiş sonuç, uyuşturucu iğne, eroin dozu, aşırı doz
- [V] bağlamak, takmak, yerleştirmek, dikmek {göz}, tamir etmek, yapıştırmak, düzeltmek, tespit etmek, saptamak, kararlaştırmak, dik dik bakmak, gözünü dikmek, dikkat çekmek, gözünü ayırmamak, sağlamak, üstesinden gelmek, rüşvet vermek, rüşvetle elde etmek, tasarlamak, uyuşturucu almak,
|
|
fix |
i. |
|
fix |
f. 1. tamir etmek. 2. {sabitleştirecek bir şekilde} takmak, yerleştirmek. 3. {tarih, miktar v.b.´ni} kararlaştırmak, tayin etmek. 4. {kahvaltı/öğle yemeği/akşam yemeği} hazırlamak. 5. {saçını} yapmak. 6. {filmin} fiksajını yapmak. 7. k. dili şike yaparak {maçın} sonucunu tayin etmek; rüşvet yedirerek {mahkemenin} sonucunu tayin etmek. 8. k. dili gününü göstermek, hakkından gelmek, çanına ot tıkamak. |
|
fix |
f. yerleştirmek, oturtmak; sabitleştirmek; kararlaştırmak; {A.B.D}. düzene sokmak; {A.B.D}., {k}.dili tamir etmek; {A.B.D}. {yemek} hazırlamak; {k}.dili rüşvet yoluyla sonucu garanti altına almak; spor şike yapmak; {A.B.D}., {k}.dili yola getirmek; mikroskopik çalışma için hazırlamak; {kim}. katılaştırmak; {foto}. tespit banyosu yapmak; {k}.dili {kedi, köpek} kısırlaştırmak. fix ones eyes on a thing bir şeye gözünü dikmek. fix on kararlaştırmak. fix up {k}.dili tamir etmek; düzene sokmak, tertip etmek, hazırlamak; ihtiyacını karşılamak. |
|
Fix |
Uydur |
|
|