| bas davul |
|
|
| çalmak (davul) |
|
|
| davul |
|
|
| davul çalmak |
- [V] drum: beat the drum, drum
|
|
| davul derisi |
|
|
| davul (orkestra) |
|
|
| davul sesi |
- [N] drum, drumbeat, rub-a-dub, roll
|
|
| davul sesiyle çağırmak |
|
|
| davul sopası |
|
|
| davul |
1. drum.
2. slang behind, rump.
davul çalmak
1. to beat a drum.
2. colloq. to tell everybody, tell the world.
davulu biz çaldık, parsayı başkası topladı. colloq. We did the job and took all the trouble; others benefited from it.
davul çalsan işitmez. colloq.
1. He is stone deaf.
2. He sleeps like a log.
3. He is too engrossed in his work to hear you.
davula dönmek to swell up.
davul dövmek to beat a drum.
davul gibi tightly swollen.
davul onun boynunda, tokmak başkasının elinde. colloq. He is only a puppet; someone else pulls the strings.
davulun sesi uzaktan hoş gelir. proverb Distance lends enchantment to things.
davul tozu, minare gölgesi colloq. imaginings, impossible things.
davul zurna ile {celebrating an occasion} with a lot of hoopla. |
|
| davul |
* drum. |
|
| davul çalmak |
* to beat a drum.
konuşma dili
* to tell everybody, tell the world. |
|
| davul gibi |
* tightly swollen. |
|
| davul zurna ile |
* {celebrating an occasion} with a lot of hoopla. |
|
| suratı davul derisi |
suratı davul/eşek derisi
* brazen, shameless. |
|
| Yüz surat davul derisi. |
konuşma dili
* He's/She's about as thick -skinned and brazen as they come. |
|
| bas davul |
bass drum |
|
| davul vuruşu |
drumbeat |
|
| davul sesi çıkaran balık |
drumfish |
|
| davul derisi |
drumhead |
|
|
Türkçe
