dew worm |
- [N] solucan, olta solucanı
|
|
meal worm |
{'mi:l,wɜ:rm}
|
|
worm |
{wɜ:rm}
- [N] kurt, kurtçuk, solucan, bağırsak kurdu, pısırık adam, içini kemiren şey, sonsuz vida, sonsuz dişli
- [V] kurt dökmek, kurtlarını dökmek, kurt aramak, solucan gibi kıvrılarak ilerlemek, köpeğin dilaltı sinirini kesmek
|
|
worm a secret out of smb. |
|
|
worm drive |
|
|
worm-eaten |
{'wɜ:rm,i:tən}
- [A] kurt yemiş, eskimiş, modası geçmiş
|
|
worm gear |
{'wɜ:rmgıər}
- [N] sonsuz vida, sonsuz vida dişlisi
|
|
worm oneself |
- [V] sokulmak: hile ile sokulmak
|
|
worm one's way |
- [V] kendine yol açmak, sokulmak, sokulmak: hile ile sokulmak
|
|
worm wheel |
{'wɜ:rmwi:l}
- [N] sonsuz vida dişlisi, salyangoz dişlisi
|
|
computer worm |
bilgisayar kurdu |
|
computer worm |
bilgisayar kurdu |
|
Internet Worm |
Internet Solucanı |
|
The early bird gets the worm. |
Erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır. |
|
worm |
i. 1. kurt; solucan. 2. k. dili aşağılık kimse. |
|
worm |
f. 1. {bir hayvanın} bağırsaklarındaki kurtları düşürmek. 2. through kıvrıla kıvrıla veya döne dolaşa -den geçmek. 3. into k. dili sinsice/kurnazlıkla -e girmek. 4. out of k. dili kurnazlıkla -den sıyrılmak. |
|
worm |
i. kurt, solucan, askarit; aşağılık kimse, pısırık kimse; anat. apandis; vidanın helezoni kısmı; helezon dişlisi, sarmal sonsuz vida; helezoni boru; çoğ. bağırsak solucanı hastalığı. worm eel mırmır balığı, zool. Echulus myrus. worm fence yılankavi çit. worm gear sonsuz vida dişlisi. worm wheel sonsuz vida çarkı. The worm will turn. Fazla üstüne varılınca en pısırık kimse bile ifrit kesilir. |
|
worm |
f. kurt düşürmek; den. halatın üzerine sicim sarmak; köpeğin dili altındaki siniri kesmek. worm in {veya} into kurnazlıkla girmek, sokulmak. worm it out of one karşısındakinin ağzından ustalıkla laf almak. worm ones way through the crowd kalabalık arasından kendine yol açarak geçmek. |
|
worm |
solucan |
|
worm one´s way out of/worm o.s. out of |
k. dili -den kurnazlıkla sıyrılmak. |
|