bolt |
{bəʋlt}
- [N] cıvata, sürgü, kısa ok, yıldırım, fırlama, kaçış, kilit dili, kaçınma, top {kumaş vb.}
- [V] sürgülemek, tıkınmak, çiğnemeden yutmak, fırlamak, kaçmak, tüymek, çekilmek {partiden}, elemek, süzmek, tülbentten geçirmek
|
|
bolt |
f. elemek, elek veya tulbentten geçirmek, süzmek; eler gibi dikkatle gözden geçirmek. |
|
bolt |
i.
f.
z. sürgü, kol demiri; kilit dili; cıvata; fırlama, kaçış; top {kumaş ,duvar kağıdı}; yıldırım; kısa kalın ok; kitabın kesilmemiş kenarları ve sayfaları;
f. süngülemek; fırlamak; düşünmeden söylemek, ağzından kaçırmak; çiğnemeden yutmak, alelacele yemek; top veya rulo haline koymak {kumaş , duvar kağıdı}; ansızın yerinden fırlamak; A.B.D., pol. {partisinden} çekilmek; {partisine} destek olmaktan kaçınmak;
z. ansızın, birdenbire. bolt chisel çapraz keskiç bolt cutter mandal kesecek alet. bolt from the blue hiç umulmadık iş, tam sürpriz, tepeden inme. bolt knife sayfaları kesmek için kullanılan mucellit bıçağı. bolt upright dimdik. ring bolt den. halkalı mapa. shoot ones bolt elinden geleni yapmak, son imkanını kullanmak. |
|
bolt |
i. 1. sürgü, kol demiri. 2. kilit dili. 3. cıvata. 4. fırlama, kaçış.
f. 1. sürgülemek. 2. fırlamak; fırlayıp kaçmak: When the pickpocket saw the policeman he bolted into the crowd. Yankesici polisi görünce yıldırım gibi fırlayıp kalabalığa karıştı. 3. çiğnemeden yutmak. |
|
bolt |
bolt
bolt
İsim
* sürgü, kol demiri.
* kilit dili.
* cıvata.
* fırlama, kaçış.
Fiil
* sürgülemek.
* fırlamak; fırlayıp kaçmak:
When the pickpocket saw the policeman he bolted into the crowd.
Yankesici polisi görünce yıldırım gibi fırlayıp kalabalığa karıştı.
* çiğnemeden yutmak. |
|
|