İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
trick |
{trık}
- [A] hileli
- [N] aldatmaca, oyun, üçkâğıt, numara, el çabukluğu, üçkâğıtçılık, çalım, dalavere, dümen, hile, muziplik, azizlik, kötü şaka, işin sırrı, kurnazlık, püf noktası, marifet, güzel kadın, oyunda yerde toplanan kâğıtlar, fahişenin müşterisi, dümen nöbeti
- [V] kandırmak, oyun etmek, oyuna getirmek, aldatmak, faka bastırmak
|
|
trick |
{trık}
|
sl. |
trick |
i.
f. hile, oyun, desise, dolap, şey tanlık; marifet, ustalık; hokkabazlık, el çabukluğu; adet; garip taraf; huy, hususiyet; {briç} bir devirde oynanılan kağıtlar; den. nöbet;
f. aldatmak, hile yapmak. trick out veya up süslemek. bag of tricks bir sürü yalan ve düzen; eldeki imkânlar. play a trick on oyun oynamak, azizlik etmek. Thatll do the trick. O işimizi görür. That child knows a trick or two! O çocuk ne kurnazdır! That cat has been up to her old tricks. O kedi yine marifetini göstermiş. trickery
i. hile, hilekârlık. |
|
trick |
i. 1. hile, oyun, dolap, numara: She uses tears as a trick to gain sympathy. Kendini acındırmak için ağlama numarası yapıyor. play a trick on
s.o. birine oyun oynamak, birine azizlik etmek. 2. sır: The trick to being on time is to set one´s watch ahead. Bir yere vaktinde gitmenin sırrı saati ileri almakta yatar. trick of the trade meslek sırrı. 3. âdet: Turks have an interesting trick; they raise their eyebrows to express disagreement. Türklerin ilginç bir âdeti var; bir şeyi onaylamadıklarını belirtmek için kaşlarını kaldırırlar. 4. şaka: He played a trick on me. Bana şaka yaptı.
f. 1. aldatmak, kandırmak, hile yapmak. 2. out/up -i süslemek. |
|
trick |
trick
trîk
İsim
* hile, oyun, dolap, numara.
* sır:
trick of the trade
meslek sırrı.
* âdet.
Fiil
* aldatmak, kandırmak, hile yapmak.
* [out/up] -i süslemek. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
card trick |
- [N] kart numarası, kart sihirbazlığı
|
|
confidence trick |
- [N] dolandırıcılık, üçkâğıtçılık
|
|
hat trick |
- [N] üst üste üç sayı, el çabukluğu
|
|
score a hat trick |
- [V] üç sayı yapmak, üç gol atmak
|
|
serve a trick |
- [V] oyun oynamak, kandırmak
|
|
conjuring trick |
|
|
do the trick |
|
|
play a trick |
- [V] oyun etmek, üçkâğıtçılık yapmak, hile yapmak
|
|
play a trick on smb. |
- [V] oyun etmek, oyun yapmak, üçkâğıt yapmak
|
|
play smb. a trick |
- [V] oyun etmek, oyun yapmak, oyuna getirmek, üçkâğıt yapmak
|
|
trick out |
|
|
trick out of |
- [N] kandırıp almak, tokatlamak
|
|
trick up |
|
|
dirty trick |
1. üçkağıt. |
|
That child knows a trick or two. |
O çocuk ne kurnazdır! |
|
That´ll do the trick. |
O işimizi görür. |
|
turn the trick |
işi halletmek. |
|
That child knows a trick or two. |
* O çocuk ne kurnazdır! |
|
That'll do the trick. |
* O işimizi görür. |
|
trick into |
kandır |
|
|
|