Sonuçlar

Türkçe » İngilizce Yukarı
yalnız
  • [A] alone, isolated, lone, lonely, lonesome, private, single, single-handed, sole, solitary, solo, unaccompanied, unattended
  • [ADV] alone, exclusively, just, merely, only, singly, solitarily, solo, tod: on one's tod, yourself: by yourself
  • [CONJ] only
yalnız
1. alone, by oneself.
2. solitary, isolated, lone.
3. lonely, lonesome.
4. only, just.
5. but, however.

yalnız başına
1. alone, by oneself.
2. single-handed, single-handedly.

yalnız bırakmak /ı/ to leave {someone} alone, leave {someone} on his/her own.
yalnız * alone, by oneself. * solitary, isolated, lone. * lonely, lonesome. * only, just. * but, however.
yalnız alone
yalnız lone

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
Beni yalnız bırak.
  • [PHR] leave: Leave me alone.
Yalnız kalmak istiyorum.
  • [PHR] alone: I want to be alone.
yalnız akıl ile algılanan şey
  • [N] thing-in-itself
yalnız başına
  • [ADV] alone, himself: by himself, single-handed
yalnız bırakmak
  • [V] leave alone, leave smb. to oneself
yalnız bu nedenle
  • [ADV] ipso facto
yalnız erkekler için
  • [A] stag
yalnız gitmek (erkek)
  • [V] stag
yalnız hapsedilme
  • [N] solitary confinement
yalnız hasta tarafından algılanan
  • [A] subjective
yalnız ikimiz
  • [ADV] two: just the two of us
yalnız kadın
  • [N] doe
yalnız kalmak
  • [V] stand alone
yalnız kalma korkusu
  • [N] monophobia
yalnız kimse
  • [N] singleton
yalnız meyve yiyen kimse
  • [N] fruitarian
yalnız olarak
  • [ADV] solitarily
yalnız uçuş
  • [N] solo
yalnız yaşayan
  • [A] solitary
yalnız yaşayan kız
  • [N] bachelor girl