İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
bear arms |
- [V] silâh taşımak, silâh altında olmak, asker olmak, askerlik yapmak
|
|
bear |
{beər}
- [N] ayı, spekülatör, borsada büyük oynayarak fiyatları etkileyen kimse, kaba adam
- [V] katlanmak, taşımak, çekmek, üstlenmek, götürmek, gütmek {kin}, duymak {sevgi}, hazmetmek, doğurmak, getirmek, sineye çekmek, vermek, değmek, dönmek, sapmak, yönelmek, spekülasyon yapmak, borsa fiyatlarını düşürmek, dişini sıkmak
|
|
Great Bear |
- [NPR] Büyükayı (astr.), Büyükayı takımyıldızı (astr.), arabacı: Arabacı takımyıldızı (astr.)
|
|
Greater Bear |
- [NPR] Büyükayı takımyıldızı (astr.), arabacı: Arabacı takımyıldızı (astr.), Büyükayı (astr.)
|
|
I cannot bear him |
|
|
I cannot bear it |
- [PHR] buna dayanamam, buna katlanamam, buna tahammülüm yok
|
|
it does not bear thinking about |
|
|
it will bear in upon her |
- [PHR] kafasına dank edecek
|
|
I would like a teddy bear. |
- [PHR] ayı: Oyuncak ayı rica ediyorum.
|
|
Lesser Bear |
|
|
Little Bear |
|
|
not bear thinking about |
|
|
teddy bear |
{'tedı,beər}
|
|
bear against |
- [V] baskı yapmak, sıkıştırmak, bastırmak, karşı koymak
|
|
bear a hand |
- [V] yardım eli uzatmak, yardım etmek
|
|
bear a message |
|
|
bear a part in |
|
|
bear away |
- [V] taşımak, götürmek, sallanmak {gemi}
|
|
bear-baiting |
{'beər,beıtıŋ}
- [N] ayıya köpek saldırtma
|
|
| | |