İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
| condition |
{kən'dıʃən}
- [N] koşul, şart, durum, hal, alem, kondisyon, form, mevki, kayıt, medeni durum, ikmal, bütünleme
- [V] şart koşmak, koşullandırmak, belirlemek, şarta bağlamak, alıştırmak, eğitmek, forma sokmak, programlamak, denemek, ikmale bırakmak
|
|
| condition |
i. 1. şart, koşul: It´s one of the conditions of the agreement. Anlaşmanın şartlarından biri. What are living conditions like there? Oradaki hayat şartları nasıl? 2. hal, durum: This house is not in very good condition. Bu evin hali pek iyi değil. 3. sağlık durumu: He´s in good condition. Sağlığı yerinde. This player´s in great condition. Bu oyuncunun kondisyonu çok iyi. Does she have a heart condition? Kalbinden mi rahatsız?/Kalbi mi var? What do you think of his mental condition? Onun akli durumu hakkında ne düşünüyorsun?
f. 1. şartlandırmak, koşullandırmak. 2. etkilemek: Such teachings will condition his attitude to life. O gibi öğretiler onun hayata bakışını etkileyecek. 3. {oyuncuyu} iyi bir kondisyona getirmek. 4. {birini} {belirli bir duruma} getirmek: You can´t condition him to accept that. Kendisini onu kabul edecek duruma getiremezsiniz. |
|
| condition |
f. uygun bir duruma getirmek; şart koşmak, kayıt altına sokmak; bütünleme sınavına tabi tutmak. conditioning machine tavlama makinası, ıslah makinası. |
|
| condition |
i. hal, durum, vaziyet; sağlık; şart, kayıt, sınırlama. favorable conditions uygun şartlar. in condition çalışır vaziyette; spor idman içinformunda; in good condition iyi durumda, bozulmamış {olarak}. on condition that şartı ile. out of condition işe uygun durumda olmayan ; spor formundan diişmüş olan. |
|
| condition |
koşulla{ndır}mak |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
|
|