İngilizce » Türkçe   | 
				Yukarı   | 
			 
			
				
							
								| flesh | 
								  {fleʃ}
 - [N] et, vücut, beden, insan doğası, bedensel istekler, şehvet, insanlık
 - [V] çiğ etle beslemek, derisinden eti sıyırmak, ayrıntılarıyla anlatmak
 
  | 
								 | 
							 
							
								| flesh | 
								i. et; kasaplık et; tavuk veya balık  eti; beden, cisim, ten, vücut; beşer tabiatı,  insaniyet; ten rengi; sişmanlık; nesil, soy,  ırk; insan oğlu; canlı yaratıklar; meyvanın  etli kısmı. flesh and blood nesil, kan, akraba;  beşer tabiatı. flesh color ten rengi. flesh  fly yumurtalarını etin üstüne bırakan karasinek. fleshpots
   i. zevk; zevki tatmin için  gidilen eğlence yerleri. flesh wound hafif  yara. all flesh bütün canlı yaratıklar, beşeriyet. in the flesh kendisi, yaşayan, canlı.  It makes my flesh creep. Tüylerimi ürpertiyor. fleshiness
   i. şişmanlık, semizlik, etlilik.  fleshless
   s. etsiz. fleshly
   s. bedene ait; etli,  etten ibaret, şişman; dünyevi. fleshy
   s. ete  ait, ete benzer; şişman, etli, toplu. | 
								 | 
							 
							
								| flesh | 
								f. et yedirmek, etle beslemek; kan  dökmek; hırsını tahrik etmek; etle kaplamak;  eti sıyırmak {deriden}. flesh out dolgun olmak; şişmanlatmak; ayrıntılarıyla anlatmak. | 
								 | 
							 
							
								| flesh | 
								i. et. | 
								 | 
							 
							
								| flesh | 
								flesh
fleş
İsim
   * et. | 
								 | 
							 
				  | 
			 
 
 
	
				
					  İngilizce » Türkçe   İlişkili Sonuçlar | 
					Yukarı   | 
				 
				
					
									
									| become one flesh | 
									 | 
									 | 
								 
								
									| go the way of all flesh | 
									 | 
									 | 
								 
								
									| in flesh | 
									- [A] şişman, semiz, etine dolgun
 
  | 
									 | 
								 
								
									| in the flesh | 
									- [A] canlı
 - [ADV] yaşayan, şahsen, bizzat kendisi
 
  | 
									 | 
								 
								
									| loose flesh | 
									- [V] zayıflamak, kilo kaybetmek
 
  | 
									 | 
								 
								
									| press flesh | 
									- [V] el sıkmak, tokalaşmak
 
  | 
									 | 
								 
								
									| put on flesh | 
									- [V] şişmanlamak, kilo almak
 
  | 
									 | 
								 
								
									| flesh and blood | 
									- [N] insan doğası, insanlık, nesil, soy, akraba
 
  | 
									 | 
								 
								
									| flesh-color | 
									{fleʃ'kʌlər}
  | 
									 | 
								 
								
									| flesh-colored | 
									{fleʃ'kʌlərd}
  | 
									 | 
								 
								
									| flesh-colour | 
									{fleʃ'kʌlər}
  | 
									Brit. | 
								 
								
									| flesh-coloured | 
									{fleʃ'kʌlərd}
  | 
									Brit. | 
								 
								
									| flesh out | 
									- [V] ayrıntılarıyla anlatmak
 
  | 
									 | 
								 
								
									| flesh tints | 
									- [N] et renkleri, ten rengi tonları
 
  | 
									 | 
								 
								
									| flesh wound | 
									{'fleʃwaʋnd}
  | 
									 | 
								 
								
									| goose flesh | 
									{'gu:s,fleʃ}
 - [N] tüyleri ürpermiş deri, diken diken olmuş deri
 
  | 
									 | 
								 
								
									| proud flesh | 
									- [N] şişlik, yara etrafındaki şişlik
 
  | 
									 | 
								 
								
									| a thorn in the flesh | 
									 | 
									 | 
								 
								
									| flesh color | 
									ten rengi. | 
									 | 
								 
								
									| in the flesh | 
									bizzat. | 
									 | 
								 
					  | 
				 
	 
	 
	 |