İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
jump |
{dʒʌmp}
- [N] atlama, sıçrama, zıplama, hoplama, fırlama, artış, geri tepme, boşalma sayısı
- [V] atlamak, sıçramak, hoplamak, zıplamak, fırlamak, atlatmak, sıçratmak, ürkmek, zonklamak, eğlenceli olmak, sevişmek
|
|
jump |
{dʒʌmp}
|
sl. |
jump |
i. 1. atlama, sıçrama. 2. {parayla ilgili bir miktarda} ani yükselme, fırlama. |
|
jump |
f. 1. atlamak, sıçramak, zıplamak; sıçratmak, zıplatmak, fırlatmak, atlatmak. 2. üzerinden atlamak. 3. {fiyat} fırlamak. |
|
jump |
f. sıçramak, atlamak, fırlamak, zıplamak; sıçratmak, zıplatmak, fırlatmak, atlatmak; üzerinden atlamak; içine atlamak, binmek {tren}; kışkırtmak, yuvasından çıkarmak; geçivermek {bahis, sayfa}. jump a claim zorla sahip çıkmak {arazi}. jump a horse atı bir yerden atlatmak. jump a train trene atlamak. jump at a conclusion birdenbire ve düşünmeyerek sonuç çıkarmak, durup dururken bir mana vermek. jump bail ortadan kaybolup kefili kefalet borcunu ödemeye mecbur bırakmak. jump on k.dili saldırmak, çatmak. jump out of ones skin hayretle yerinden sıçramak. jump over the broomstick leh. evlenmek. jump ship gemiyi haber vermeden terketmek {tayfa}. jump the gun {argo} işaret verilmeden başlamak; yarışta hatalı çıkış yapmak. jump the track hattan çıkmak {tren}. jumping jack sıçrayan kukla oyuncağı. jumping-off place en üst derece veya en son sınır. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
jump bail |
- [V] kefalet hakkını kötüye kullanıp kaçmak
|
|
that cat won't jump! |
- [INTRJ] bu iş olmaz!, olmaz!
|
|
wait for the cat to jump |
- [ID] olayların gelişimine göre hareket etmek
|
|
jump the gun |
- [ID] erken çıkmak, izin almadan başlamak, hatalı çıkış yapmak, işaret verilmeden başlamak
|
|
high jump |
|
|
jump at |
- [V] üzerine atlamak, can atmak, çatmak
|
|
jump from one subject to onother |
|
|
jump on |
- [V] saldırmak, çatmak, çıkışmak
|
|
long jump |
{'lɔ:ŋdʒʌmp}
|
|
jump out of the frying pan into the fire |
- [ID] yağmur: yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
|
|
pole jump |
{'pəʋl,dʒʌmp}
- [N] sırıkla atlama, yüksek atlama
|
|
pole-jump |
{'pəʋl,dʒʌmp}
- [V] sırıkla atlamak, yüksek atlama yapmak
|
|
jump the queue |
- [V] öne geçmek, sırayı bozarak öne geçmek, uyanıklık yapmak
|
|
ski-jump |
{'ski:,dʒʌmp}
- [N] kayakla atlama, atlama pisti
|
|
triple jump |
|
|
be one jump ahead |
k. dili 1. {of} {-den} önce davranarak avantajlı durumda olmak. 2. of -den iki adım ileride olmak. |
|
broad jump |
uzun atlama. |
|
broad jump |
spor uzun atlama. |
|
conditional jump |
koşullu atlama |
|
conditional jump |
koşullu atlama |
|
|
|