Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
large Dinle! {lɑ:rdʒ}
  • [A] geniş, büyük, iri
large {s.}, {i.} büyük, geniş, cesim, azim, iri, vasi; bol, çok, külliyetli, mebzul; {den.} pupadan gelen {rüzgar};serbest; {i.}, {müz.} ortaçağda kullanılan pek uzun bir nota. at large serbest; umumiyetle; bütün ayrıntılarıyle, mufassalan. largehearted {s.} iyi kalpli, cömert ruhlu, halden anlayan. largeminded {s.} geniş fikirli, serbest düşünüşlü. in the large bütün şümulü ile. largerthanlife {s.} epik veya efsanevi özellikleri olan. largely {z.} ekseriyetle, ziyadesiyle; bol bol, büyük. largeness {i.} büyüklük, cesamet, genişlik. largish {s.} irice, büyücek.
large s.
1. büyük.
2. geniş.
3. iri.
4. bol.
Large Büyük
Large Geniş

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
I want large bills, please.
  • [PHR] rica: Büyük para rica ediyorum lütfen.
large intestine
  • [N] kalın bağırsak
as large as life
  • [A] gerçek boyutta, sapasağlam
at large
  • [ADV] serbest, özgür, etraflıca, ayrıntılı olarak, genel olarak, genellikle, tamamen, bütünüyle
by and large
  • [ADV] genellikle, genel olarak
extra large {,ekstrə'lɑ:rdʒ}
  • [A] büyük: çok büyük
in large
  • [ADV] büyük ölçüde, bütünüyle
I prefer a large car.
  • [PHR] büyük: Büyük araba tercih ederim.
large-grained
  • [A] iri taneli
large-handed {lɑ:rdʒ'hændıd}
  • [A] cömert, eli açık
large-hearted {,lɑ:rdʒ'hɑ:rtıd}
  • [A] iyi kâlpli, halden anlayan
large meal
  • [N] büyük öğün
large-minded Dinle! {,lɑ:rdʒ'maındıd}
  • [A] geniş görüşlü, serbest düşünceli
large moustache
  • [N] palabıyık
large-scale {,lɑ:rdʒ'skeıl}
  • [A] büyük ölçekli, geniş çapta, büyük
in large numbers
  • [ADV] büyük miktarlarda
How large is the oxygen supply?
  • [PHR] oksijen: Hangi oksijen yediğiniz var?
large package
  • [N] denk
in large quantities
  • [ADV] çok sayıda, büyük miktarda
large radish
  • [N] bayırturpu