İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
live |
{laıv}
- [A] canlı, diri, elektrikli, yaşayan, hayat dolu, hareketli, güncel, naklen, elektrik yüklü, sönmemiş, yanmamış, parlak
|
|
live |
{lıv}
- [V] yaşamak, hayatta kalmak, oturmak, hayatın tadını çıkarmak
|
|
live |
f. yaşamak, sağ olmak, hayatta olmak; beslenmek; geçinmek, ömür sürmek; oturmak, eğleşmek, ikamet etmek; geçirmek, sürmek {hayat}. live a double life iki yüzlü hayat yaşamak. live a lie sahte hayat geçirmek. live and learn yaşadıkça ögrenmek. Live and let live. Ne sen bana karış ne ben sana karışayım. live down a slander bir iftirayı unutturacak şekilde yaşamak. live fast sefahat sürmek. live out sonuna kadar yaşamak. live up to ones reputation şöhretini doğrulayacak bir hayat yaşamak. |
|
live |
s. canlı, diri, zinde, hayat dolu; hayata ait, yaşayanlara ait; yanan; elektrikle dolu {tel}; parlak {renk}; asıl yerinde bulunan {kaya}; matb. basılmaya hazır; patlamamış {bomba}; radyo canlı {yayın}. live embers sönmemiş ateş korları. live load hareketli yük. live oak kışın yapraklarını dökmeyen bir ceşit meşe ağacı. live rail elektrikli lokomotife cereyan veren ray. live steam kazandan gelen tam kuvvetli istim. live wire elektrik cereyanı nakleden tel; k.dili başkalarını harekete getirme kabiliyeti olan faal kimse. a live issue günün mühim meselesi. |
|
live |
f. 1. yaşamak. 2. oturmak, ikamet etmek. 3. {yaşam/ömür} sürmek, geçirmek, {hayat} yaşamak. 4. on ile beslenmek. 5. on ile geçinmek. 6. off ile geçinmek, geçimini -den sağlamak. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
live in clover |
- [ID] hali vakti yerinde olmak, refah içinde yaşamak
|
|
the course of live |
|
|
live a dog's life |
- [ID] başı dertten kurtulmamak, köpek gibi sürünmek
|
|
live beyond one's income |
- [V] gideri gelirini aşmak, ayağını yorganına göre uzatmamak
|
|
live within one's income |
- [V] ayağını yorganına göre uzatmak
|
|
live in an ivory tower |
- [V] hayâl aleminde yaşamak
|
|
live a life of pleasure |
|
|
live broadcast |
- [N] canlı yayın, naklen yayın
|
|
live down |
|
|
live freely |
- [V] hayatın tadını çıkarmak
|
|
live in |
|
|
live it up |
- [ID] hızlı yaşamak, gününü gün etmek
|
|
live off |
- [V] parasıyla yaşamak, geçimini sağlamak
|
|
live on |
- [V] beslenmek, geçimini sağlamak
|
|
live on by |
|
|
live out |
- [V] yatılı çalışmamak, işyerinde yaşamamak
|
|
live through |
- [V] paçayı sıyırmak, kurtularak hayatta kalmak, başından geçmek
|
|
live together |
|
|
live up to |
|
|
live well |
- [V] iyi yaşamak, rahat yaşamak
|
|
|
|