Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
spring Dinle! {sprıŋ}
  • [A] atlama, yaylı, sustalı, esnek, bahar, ilkbahar, memba, kaynak, sıçrama
  • [N] bahar, ilkbahar, memba, pınar, kaynak, köken, yay, zemberek, sıçrama, fırlama, yaylanma, esneklik, esneme, eğilme, çatlama, çatlak, kemerli kubbe
  • [V] sıçramak, fırlamak, yay gibi fırlamak, birden çıkmak, yaylanmak, çarpmak
spring i. yay, zemberek; yaylanma; atlama, fırlama veya sıçrama gücü veya yeteneği; geri tepme; atılış fırlayış, sıçrayış, hamle; ilkbahar bahar; başlangıç; kaynak, menşe; memba, kaynak pınar; den. seren veya kerestenin çatlağı veya eğrilmesi. spring balance yaylı terazi veya kantar. spring chicken piliç; k.dili. taze, {slang} piliç. spring fever ilkbahar yorgunluğu. spring mattress yaylı yatak. springtide ayda iki defa meydana gelen yüksek met; duygu veya etkinin en kuvvetli olduğu zaman. spring water memba suyu. springlike

s. bahar gibi; yay gibi.
spring f. {sprang veya sprung; sprung} yay gibi fırlamak; ileri atılmak, sıçramak; eğilmek, bükülmek, çarpılmak; çıkmak, sürmek; gelmek; neşet etmek, hâsıl olmak, zuhur etmek; sürpriz yapmak, birden yapmak; {şiir} şafak sökmek, başlamak {gün}; yükselmek; mim. kemer halinde çıkmak; yayı boşalmak; fırlatmak, zembereğine dokunup salıvermek; birdenbire meydana çıkarmak; zorlayıp sakatlamak, çatlatmak; patlatmak; büküp yerine yerleştirmek; üstünden atlamak; {argo} kefaletle veya kaçırarak hapisten çıkarmak; {av kuşunu} ürkütüp kaçırmak. spring a leak su sızdırmaya başlamak; su etmeye başlamak {gemi}. spring at üzerine saldırmak, sıçramak. spring back geriye tepmek veya sıçramak. spring forth sürüp meydana çıkmak; ileriye atılmak. spring in içeri atılmak. spring out dışarı fırlamak. spring upon üstüne atılmak.
spring f. {sprang/sprung; sprung}
1. over/across bir sıçrayışta {bir şeyin} üstünden geçmek, {bir engeli} sıçrayarak aşmak: He sprang over the wall. Bir sıçrayışta duvarı aştı.
2. up birdenbire meydana gelmek, türemek.
3. from -den kaynaklanmak, -den gelmek.
4. from -den fışkırmak.
5. up {bitki} bitmek.
6. çatlatmak; çatlamak.
7. birdenbire açılmak/kapanmak; birdenbire açmak/kapatmak.
8. from {belirli bir aileden/sınıftan} doğmak, gelmek: He sprang from a family of earls. Bir kont ailesinden geliyordu.
9. {bir his} ortaya çıkmak, belirmek: Hope springs eternal in the human breast. İnsanın yüreğinde her zaman bir umut filizlenir.
10. {adaleyi} burkmak.
11. on {birine} {bir şeyi} pat diye söyleyivermek.
12. k. dili {hapishaneden} {birinin} salıverilmesini sağlamak; {hapishaneden} {birini} kaçırmak.
13. up {rüzgâr} esmeye başlamak.
spring i.
1. pınar; kaynak, memba.
2. bahar, ilkbahar.
3. yay; zemberek.
4. esneklik, elastikiyet.
5. sıçrayış: He cleared the ditch in one spring. Bir sıçrayışta hendeği atladı.
6. canlılık.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
spring bed {'sprıŋbed}
  • [N] yatak: yaylı yatak
coil spring
  • [N] yay, zemberek
helical spring
  • [N] sarmal yay, spiral yay
hot spring
  • [N] kaplıca, ılıca
spring mattress
  • [N] yatak: yaylı yatak
spring sale
  • [N] satış: bahar satışı, satış: kış satışı, satış: Noel satışı
spiral spring
  • [N] spiral yay, helezoni yay
spring a leak
  • [ID] işemek
spring balance {sprıŋ'bæləns}
  • [N] yaylı terazi, kantar
spring bows
  • [N] yaylı pergel
spring calipers
  • [N] yaylı pergel
spring chicken
  • [N] piliç, genç horoz
spring-clean {'sprıŋ,kli:n}
  • [V] bahar temizliği yapmak
spring-cleaning Dinle! {'sprıŋ,kli:nıŋ}
  • [N] bahar temizliği
spring fever
  • [N] bahar yorgunluğu, yerinde duramama, kıpır kıpır olma
spring gun
  • [N] yaylı tüfek
spring leaf
  • [N] yay yaprağı
spring lock
  • [N] yaylı kilit, sustalı kilit
spring suspension
  • [N] yay askısı, yaylı süspansiyon
spring up
  • [V] türemek