İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
| spring |
{sprıŋ}
- [A] atlama, yaylı, sustalı, esnek, bahar, ilkbahar, memba, kaynak, sıçrama
- [N] bahar, ilkbahar, memba, pınar, kaynak, köken, yay, zemberek, sıçrama, fırlama, yaylanma, esneklik, esneme, eğilme, çatlama, çatlak, kemerli kubbe
- [V] sıçramak, fırlamak, yay gibi fırlamak, birden çıkmak, yaylanmak, çarpmak
|
|
| spring |
i. yay, zemberek; yaylanma; atlama, fırlama veya sıçrama gücü veya yeteneği; geri tepme; atılış fırlayış, sıçrayış, hamle; ilkbahar bahar; başlangıç; kaynak, menşe; memba, kaynak pınar; den. seren veya kerestenin çatlağı veya eğrilmesi. spring balance yaylı terazi veya kantar. spring chicken piliç; k.dili. taze, {slang} piliç. spring fever ilkbahar yorgunluğu. spring mattress yaylı yatak. springtide ayda iki defa meydana gelen yüksek met; duygu veya etkinin en kuvvetli olduğu zaman. spring water memba suyu. springlike
s. bahar gibi; yay gibi. |
|
| spring |
f. {sprang veya sprung; sprung} yay gibi fırlamak; ileri atılmak, sıçramak; eğilmek, bükülmek, çarpılmak; çıkmak, sürmek; gelmek; neşet etmek, hâsıl olmak, zuhur etmek; sürpriz yapmak, birden yapmak; {şiir} şafak sökmek, başlamak {gün}; yükselmek; mim. kemer halinde çıkmak; yayı boşalmak; fırlatmak, zembereğine dokunup salıvermek; birdenbire meydana çıkarmak; zorlayıp sakatlamak, çatlatmak; patlatmak; büküp yerine yerleştirmek; üstünden atlamak; {argo} kefaletle veya kaçırarak hapisten çıkarmak; {av kuşunu} ürkütüp kaçırmak. spring a leak su sızdırmaya başlamak; su etmeye başlamak {gemi}. spring at üzerine saldırmak, sıçramak. spring back geriye tepmek veya sıçramak. spring forth sürüp meydana çıkmak; ileriye atılmak. spring in içeri atılmak. spring out dışarı fırlamak. spring upon üstüne atılmak. |
|
| spring |
f. {sprang/sprung; sprung} 1. over/across bir sıçrayışta {bir şeyin} üstünden geçmek, {bir engeli} sıçrayarak aşmak: He sprang over the wall. Bir sıçrayışta duvarı aştı. 2. up birdenbire meydana gelmek, türemek. 3. from -den kaynaklanmak, -den gelmek. 4. from -den fışkırmak. 5. up {bitki} bitmek. 6. çatlatmak; çatlamak. 7. birdenbire açılmak/kapanmak; birdenbire açmak/kapatmak. 8. from {belirli bir aileden/sınıftan} doğmak, gelmek: He sprang from a family of earls. Bir kont ailesinden geliyordu. 9. {bir his} ortaya çıkmak, belirmek: Hope springs eternal in the human breast. İnsanın yüreğinde her zaman bir umut filizlenir. 10. {adaleyi} burkmak. 11. on {birine} {bir şeyi} pat diye söyleyivermek. 12. k. dili {hapishaneden} {birinin} salıverilmesini sağlamak; {hapishaneden} {birini} kaçırmak. 13. up {rüzgâr} esmeye başlamak. |
|
| spring |
i. 1. pınar; kaynak, memba. 2. bahar, ilkbahar. 3. yay; zemberek. 4. esneklik, elastikiyet. 5. sıçrayış: He cleared the ditch in one spring. Bir sıçrayışta hendeği atladı. 6. canlılık. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
| spring bed |
{'sprıŋbed}
|
|
| coil spring |
|
|
| helical spring |
- [N] sarmal yay, spiral yay
|
|
| hot spring |
|
|
| spring mattress |
|
|
| spring sale |
- [N] satış: bahar satışı, satış: kış satışı, satış: Noel satışı
|
|
| spiral spring |
- [N] spiral yay, helezoni yay
|
|
| spring a leak |
|
|
| spring balance |
{sprıŋ'bæləns}
|
|
| spring bows |
|
|
| spring calipers |
|
|
| spring chicken |
|
|
| spring-clean |
{'sprıŋ,kli:n}
- [V] bahar temizliği yapmak
|
|
| spring-cleaning |
{'sprıŋ,kli:nıŋ}
|
|
| spring fever |
- [N] bahar yorgunluğu, yerinde duramama, kıpır kıpır olma
|
|
| spring gun |
|
|
| spring leaf |
|
|
| spring lock |
- [N] yaylı kilit, sustalı kilit
|
|
| spring suspension |
- [N] yay askısı, yaylı süspansiyon
|
|
| spring up |
|
|
|
|