| supply |
{sə'plaı}
- [A] besleme, ikmal, karşılayan, sağlayan, tedarik eden, başkasının yerine bakan, vekil
- [ADV] esnek olarak, elastik olarak, uysalca, uyumlu biçimde
- [N] karşılama, sağlama, tedarik, verme, arz, sunu, miktar, mevcut, vekil, yerine geçen kimse, bütçe, ödenek, erzak, levazım, ikmal malzemesi
- [V] karşılamak, sağlamak, gidermek, ihtiyacı karşılamak, tedarik etmek
|
|
| supply |
f.
i. sağlamak, tedarik etmek, temin etmek; ihtiyacı karşılamak; tatmin etmek; telafi etmek, yerini doldurmak; bir makamı işgal etmek;
i. tedarik, teçhiz; mevcut; gen. çoğ. erzak, gereç, levazım, malzeme; vekil. cut off the supplies gerekli ihtiyaç maddelerini kesmek. in short supply kıt, yetersiz. law of supply and demand arz ve talep kanunu. |
|
| supply |
z. esnek olarak, kendini duruma uydurarak. |
|
| supply |
f. with {birinin ihtiyacını} karşılamak; {bir şeyi} bulup {müşteriye} ulaştırmak: He supplies us with tobacco. Tütün ihtiyacımızı karşılıyor. Can you supply us with it by Monday? Onu bulup bize pazartesiye kadar ulaştırabilir misiniz?
i. 1. {ileride kullanılmak üzere hazır olan} miktar: We´ve got a good supply of sugar. Stokta yeterli miktarda şeker var. 2. çoğ. gereçler, malzeme, materyal. |
|
| supply |
besleme |
|
|