there |
{ðeər}
- [PRON] şuradaki
- [ADV] şurada, orada, oralarda, oraya, o konuda
|
|
there |
{z.}, {i.}, ünlem orada; oraya; o noktada, o derecede; o hususta; {i.} o yer; ünlem İşte ! Alsana ! Gördün mü? {Bu kelime be fiilinden önce gelince varlık belirtir ve özne fiilden sonra gelir: There is still time. Vakit var daha. There is a burglar down tairs. Aşağıda hırsız var.There is no reason. Sebep yok. Is there anybody at home? Evde kimse var mı?}. There, there, dont cry. Haydi, haydi, ağlama. There you are ! Demedim mi ! Buyurun ! all there {k.dili} uyanık, çevik. Are you there? Orada mısınız ? have been there haberdar. in there mücadele halinde. not all there {k.dili} kaçık. So there ! işte o kadar ! You have me there. işte bunu bilmem. You there, pay attention. Hey, önüne bak, dikkat et. |
|
there |
z. 1. orada; oraya: They´re staying over there tonight. Bu gece orada kalacaklar. Why´d you go there? Niçin oraya gittin? 2. İşte ...: There she goes! İşte gidiyor! zam. 1. Öznesi fiilden sonra gelen cümlenin başında kullanılır: There´s a fly in the ointment. Merhemde sinek var. There´s no telling when they´ll be back. Onların ne zaman döneceği hiç belli olmaz. 2. Birinin ismi yerine kullanılır: Hi there! Merhaba!
i. ora {Edatla birlikte kullanılır.}: Are you from there? Siz oralı mısınız?
s. oradaki: Those there are not for sale. Oradakiler satılık değil. ünlem 1. Tamam!: There now, it´s done. Tamam, bitti. 2. İşte!: There, I told you so, didn´t I? İşte, sana demedim mi? |
|
there |
there
dher
Zarf
* orada; oraya:
They're staying there tonight.
Bu gece orada kalacaklar.
Why'd you go there?
Niçin oraya gittin?
* İşte ...:
There she goes!
İşte gidiyor!
Zamir
* (Öznesi fiilden sonra gelen cümlenin başında kullanılır:)
There's a fly in the ointment.
Merhemde sinek var.
There's no telling when they'll be back.
Onların ne zaman döneceği hiç belli olmaz.
* (Birinin ismi yerine kullanılır:)
Hi there!
Merhaba!
İsim
* ora ({Edatla birlikte kullanılır.}:)
Are you from there?
Siz oralı mısınız?
Sıfat
* oradaki:
Those there are not for sale.
Oradakiler satılık değil.
exclamation
* Tamam!:
There now, it's done.
Tamam, bitti.
* İşte!:
There, I told you so, didn't I?
İşte, sana demedim mi? |
|
there |
{ünlem} orada; oraya; o noktada, o derecede; o hus |
|
|