İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
word |
{wɜ:rd}
- [N] kelime, sözcük, söz, tabir, iki çift lâf, emir, laf, parola, bilgi, haber, lâkırdı, lügat, vâât
- [V] söylemek, ifade etmek
|
|
word |
i.
f. söz; sözcük, kelime; lafız; lakırdı, laf; vaad, söz; haber, malumat; parola; emir, işaret, kumanda; gen. çoğ. konuşma; çoğ. ağız kavgası, münakaşa; kelam;
f. sözle ifade etmek, söylemek, ifade etmek. word blindness okuma yitimi, aleksi. word for word kelimesi kelimesine. word game kelime oyunu. word of honor namus sözü. word order sözdizimi. word painter belagatli yazar. word picture iyi açıklanmış tanım. word play kelime oyunu, cinas. word square soldan sağa ve yukarıdan aşağıya aynı kelimeler okunabilen kare. Words fail me. Sözle tarif edemem. Söyleyecek söz bulamıyorum. words of one syllable basit sözler; açık sözler. a good word övgü, tavsiye, medih; iyi haber. a household word günlük kelime. be as good as ones word sözünü tutmamak. by word of mouth ağızdan, sözlü olarak, şifahen. eat ones words sözünü geri almak, tükürdüğünü yalamak. fair words tatlı sözler. have a word with ile konuşmak, ile görüşmek. have the last word sözü geçmek; son sözü kendisi söylemek. high words öfkeli sözler. in a word bir kelime ile, uzun lafın kısası. in so many words açıkça, kesin olarak. keep ones wored sözünü tutmak. man of his word sözünün eri. My word! Eyvah! mince words kaçamaklı konuşmak, dolambaçlı konuşmak. of few words suskun. take him at his word sözüne inanmak. take the words out of ones mouth karşısındakinin ağzından sözü kapmak, leb demeden leblebiyi anlamak. the Word Kitabı Mukaddes. upon my word vallahi, billahi. vain words boş laf. wordles
s. kelimesiz; sessiz. |
|
word |
i. 1. kelime, sözcük. 2. söz, laf: I´m sick of your fine words. Güzel sözlerinden bıktım artık. Do you know the words to this song? Bu şarkının sözlerini biliyor musun? Put your feelings into words. Duygularını söze dök. Don´t expect a word of praise from him. Ondan hiçbir aferin bekleme. |
|
word |
kelime |
|
word |
sözcük |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
abide by one's word |
- [V] sözünde durmak, sözünü tutmak
|
|
blend word |
- [N] iki kelimenin kaynaşmış hali
|
|
What is the charge per word? |
- [PHR] ücret: Kelime başına ücreti ne kadar?
|
|
code word |
|
|
word of command |
|
|
cuss word |
{'kʌs,wɜ:rd}
|
|
dishonor one's word |
- [V] sözünü tutmamak, sözünde durmamak
|
|
elastic word |
|
|
empty word |
- [N] sözlük değil gramer anlamı olan kelime
|
|
key word |
{'ki:,wɜ:rd}
- [N] anahtar sözcük, şifre
|
|
loan word |
{'ləʋnwɜ:rd}
- [N] başka dilden alınan sözcük
|
|
man of his word |
|
|
nonce word |
{'nɒnswɜ:rd}
- [N] bir tek olay için bulunmuş sözcük
|
|
the operative word |
- [N] etkili söz, yerinde söz, kanıt niteliğinde söz
|
|
pledge one's word |
|
|
portmanteau word |
- [N] bileşik kelime {brunch vb.}, iki kelimeden oluşmuş sözcük
|
|
put in a word |
- [V] ilave yapmak, bir şey eklemek, sözünü kesmek, araya girmek
|
|
radical word |
- [N] kök, kök halindeki sözcük
|
|
say the word |
|
|
a word in season |
|
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
|
|