Sonuçlar

Türkçe » İngilizce Yukarı
zayıf
  • [A] atonic, faint, fatless, feeble, feint, flaccid, flagging, frail, gaunt, gracile, invertebrate, lean, low, nerveless, pithless, puny, shaky, sinewless, slight, slim, small, spare, spent, thin, unmanly, weak, wishy-washy
  • [N] mark: bad mark
zayıf
1. weak, not strong; frail; puny; faint, feeble.
2. thin, meager; scrawny; emaciated.
3. poor, inferior in quality: Fransızcası zayıf. His French is not very good.
4. poor, weak, lacking in skill or knowledge: zayıf bir ressam a third-rate painter.
5. slim, small, unlikely {possibility}.

__ almak /dan/ {for a student} to get a failing grade {in} {a subject}.

__ düşmek
1. to get thin; to get scrawny.
2. to get weak.

__ nahif frail and thin.

__ nokta weak point, vulnerable point, Achilles´ heel.
zayıf * weak, not strong; frail; puny; faint, feeble. * thin, meager; scrawny; emaciated. * poor, inferior in quality: Fransızcası zayıf. His French is not very good. * poor, weak, lacking in skill/knowledge: zayıf bir ressam a third-rate painter. * slim, small, unlikely {possibility}.
zayıf gracile
zayıf infirm

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
bünyesi zayıf olmak
  • [ID] chest: have a weak chest
çok zayıf
  • [A] skinny
ince ve zayıf yüz
  • [N] hatchet-face
oldukça zayıf
  • [A] faintish
tartışma olsun diye zayıf tarafı savunan kimse
  • [N] advocate: devil's advocate
uzun boylu ve zayıf
  • [A] gangling
yaşlı ve zayıf at
  • [N] screw
Bu gözlük benim için çok zayıf.
  • [PHR] weak: These glasses are too weak for me.
çok zayıf ve uzun
  • [A] spindling, spindly
zayıf at
  • [N] moke
Avus.
zayıf (az)
  • [A] poor
zayıf bir ihtimal
  • [N] fat: a fat chance
zayıf bir şekilde
  • [ADV] weakly
zayıf bünyeli
  • [A] physique: of poor physique
zayıf düşme
  • [N] etiolation
zayıf düşmek
  • [V] pine, pine away
zayıf düşmüş
  • [A] decrepit, peaked, peaky